17 Ağustos 2009 Pazartesi

Önce veranda da içtiğim şaraplara kızdılar
Sonra salonumda yaptığım tangolara
Tango aşktır.
Aşklarıma da karıştılar.
Bol yıldızlı bir gecede
Çam ağaçlarının kuytusunda
Bir erkekle öpüştüm
Bizi ele veren ateşböcekleri miydi
Yoksa çekirgeler miydi
Bilinmez
Ama öpüştüğüm duyulunca sessiz bir feryad kopardılar
Bağırsalar, küfür etseler, saçlarımdan sürükleseler
Bu kadar şiddetli olmazdı.
Manyetik bir akımdı sanki yarattıkları
Beni bağnazlıklarının küflü,n rutubetli, ağrılı köşelerine çekiyordu hızla.
Öyle kuvvetliydiki rüzgarları
Saçlarımı köklerinden çıkarıyor,
Kulaklarımdan girip beynimin her girintisini kum taneleriyle dolduruyordu.
Bahçemdeki köpek yavrularını kovdular
Duvarlarıma balyozlar indirdiler
Çiçeklerimi zehirledier, otlarımı sarattılar.
Yıkıntılarımın arasına bir kuyu koydular
İçinden eller çıktı
Bir sürü...
Bütün bu elleri tanıdım
A,H,F...'ydi ve daha niceleri onlar!
Boynuma, saçlarıma, belime, bileklerime
Bir yılan gibi boğdular beni
Ölmedim.
Kaba saba bir el daha çıktı kuyunun içinden
Derisi çatlamış
Belliki bu eller hiç fırça tutmamış
Kir dolu tırnaklar simsiyah olmuş
Leş gibi bir koku; ama çıkaramıyorum
Benim dünyama ait değil bu pis koku
Öyle iri ellerki bunlar
Bir devin ellerine hiç benzemiyor
Ancak küçük gövdeli adamların
Gölgelerinden büyük elleri var bunların
Tek gözümle görebildiğim gökyüzünü de
Çekip alıyor sol gözümden
Kocaman bir el...
Korkutuyor beni düşlerimde gördüklerimden daha çok!
Sessizce kopardıkları feryad bulutlar gibi büyüyyor başımda
Sessizin uğultusu sona doğru bütün sesleri bastırıyor tek başına
Sadece onun istediği notalar çalarken
Çığlık atamıyorum ben
Bir el gırtlağıma oturmuş
Bir el ses tellerimi eziyor
Toprak mı ayağımın altında kayan
Yoksa sürüklüyorlar mı beni
Bir atın arkasına bağlanmış cariye gibi?
Öyle bir iştahla çekiyorlarki
Açılan topraktan kıvılcımlar yükseliyor
Solucanlar kavruluyor
Kuyunun ağzına geldiğimizde
Kadınlığımdan aldığım güçle direniyorum son kez
Kuyunun dibi derin bir boşluk,
En kara geceden daha kara
Biliyorum,
Bu eller önce buruşturana kadar tenimin tadına varacak
Sonra derimi yüzüpbeni parçalayacak
Gözlerimi çıkarıp ters gömecekler
Bahçemin sararan otları arasına
Her bir elin payına bir gözyaşı düşecek
Yüzülen derimden.
Paramparça olmuş bedenimi leş kargalarına yedirecekler.
Onca eziyetten hırpalanan ruhumu
Bu bahçeye korkuluk yapacaklar
İsa gibi ir daha doğma şansım da olmayacak
Bir daha şansım olmayacak..!
Bir daha ben olmayacağım
Bizi var edemeyecekler
Sana diyorum!
Uyan artık, aç şu bakır renkli gözlerini!
Sen sağır değilsin.
Sakın özenme kulaklarını kesmeye.
Dişiliğini doya doya yaşa
Yoksa bu eller
Senin de en büyük felaketin olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder