Bu sabah karanlıklara uyandım
Önce gözlerim kapalı sandım
Ama göz kapaklarmı hareket ettirebiliyordum
Sonra henüz sabah olmadı demedim
Pencereye gidip gökyüzüne bakmak istedim
Sanki penceremin önüne
Karanlıktan bir duvar örülnüştü
Dünyayla aramda bir sınır çizen
Herşey karanlıktı. Hareketsiz ve durgun...
Sanki yıldızlar gökyüzünü terketmiş
Gökyüzü dünyayı, dünya beni...
Çevreme baktım,
Çevrem karanlıktı
Çehrem...
Sınırları olmayan bir karanlıkta
Sınırlandırılmıştım sanki
Pencerem karanlıktı, perdelerim karanlık
Çarşafım karanlık.
Bütün örtülerim siyaha boyanmıştı
Perdenin arkasına gizlenmek istesem
Karanlığın arkasına gizleniyordum adeta.
Karanlığın kucağında,
Artık ne sabahlarım ne akşamlarım
ne gündüzlerim ne gecelerim vardı
Her günüm zifiri karanlık bir dipsiz kuyuya
Dönüşmüştü adeta
Bir renk...
Sadece tek bir renk!
Karanlığın ortasında
Okyanuslardan ya da denizlerden kopmuş
Nokta kıvamında bir mavi...
Karanlığın derinliğine alabildiğine uzanan
Bir ufuk çizgisi...
Ufuk çizgisi umuttur. Umuda bir yolculuktur.
O çizgiye varınca
Dünyalar benim olacak sanırsınız
Ve içinizde o çizgiye varmanın umudunu taşırsınız
Herşey bir bir karanlığa teslim edilmiş
Bana sormadan
Beni karanlıklara sarıp sarmalayan bu karanlık güçler kim?
Elimde bir matkap
Dipsiz karanlığa bir delik açsam
Aydınlığı fışkırtsam o karanlıktan
Karanlık tuğlaları yıksam
Örtülerimi maviye boyasam
Bir ufuk çizgisi yaratsam kendime
Çarşafımı, tekneme yelken yapsam
Yunuslar eşlik etse
Süzülsem maviliklerde ufuklara doğru
Karışsam gökyüzüne
Karanlıkları çekip alsam
Saçlarımın üzerinden
Çehrem hep aydınlıklarla ışıldasa
Önce gözlerim kapalı sandım
Ama göz kapaklarmı hareket ettirebiliyordum
Sonra henüz sabah olmadı demedim
Pencereye gidip gökyüzüne bakmak istedim
Sanki penceremin önüne
Karanlıktan bir duvar örülnüştü
Dünyayla aramda bir sınır çizen
Herşey karanlıktı. Hareketsiz ve durgun...
Sanki yıldızlar gökyüzünü terketmiş
Gökyüzü dünyayı, dünya beni...
Çevreme baktım,
Çevrem karanlıktı
Çehrem...
Sınırları olmayan bir karanlıkta
Sınırlandırılmıştım sanki
Pencerem karanlıktı, perdelerim karanlık
Çarşafım karanlık.
Bütün örtülerim siyaha boyanmıştı
Perdenin arkasına gizlenmek istesem
Karanlığın arkasına gizleniyordum adeta.
Karanlığın kucağında,
Artık ne sabahlarım ne akşamlarım
ne gündüzlerim ne gecelerim vardı
Her günüm zifiri karanlık bir dipsiz kuyuya
Dönüşmüştü adeta
Bir renk...
Sadece tek bir renk!
Karanlığın ortasında
Okyanuslardan ya da denizlerden kopmuş
Nokta kıvamında bir mavi...
Karanlığın derinliğine alabildiğine uzanan
Bir ufuk çizgisi...
Ufuk çizgisi umuttur. Umuda bir yolculuktur.
O çizgiye varınca
Dünyalar benim olacak sanırsınız
Ve içinizde o çizgiye varmanın umudunu taşırsınız
Herşey bir bir karanlığa teslim edilmiş
Bana sormadan
Beni karanlıklara sarıp sarmalayan bu karanlık güçler kim?
Elimde bir matkap
Dipsiz karanlığa bir delik açsam
Aydınlığı fışkırtsam o karanlıktan
Karanlık tuğlaları yıksam
Örtülerimi maviye boyasam
Bir ufuk çizgisi yaratsam kendime
Çarşafımı, tekneme yelken yapsam
Yunuslar eşlik etse
Süzülsem maviliklerde ufuklara doğru
Karışsam gökyüzüne
Karanlıkları çekip alsam
Saçlarımın üzerinden
Çehrem hep aydınlıklarla ışıldasa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder